
Salı, Aralık 25, 2007
Cumartesi, Aralık 01, 2007
Hatırla Sevgili..

ZOR YILLAR..
Dudağımda yarım kalan,
Söylenmemiş son sözümdün.
Bâki olsa da ayrılık,
Aşk her daim ölümsüzdür
Hatırla sevgili, o eski günleri, çocuklar gibi.
Efkâr kitâbedir, aşka demde okunur.
Yalan dünya, dört mevsimde bir bahar olur.
Varsın eller gönül yarası kapanır sansın.
Kabuğun altında sevgili sen, kanayansın..
Dönülmeyen o gitmeler..
Hatırla sevgili, o eski günleri, çocuklar gibi.
Efkâr kitâbedir, aşka demde okunur.
Yalan dünya, dört mevsimde bir bahar olur.
Varsın eller gönül yarası kapanır sansın.
Kabuğun altında sevgili sen, kanayansın..
KİMSE BİLMEZ..
Bulut geçti gözyaşları kaldı çimende
Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde.
Seher yeli eser yırtar eteğini gülün.
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün.
Bu yıldızlı gökler ne zaman
Başladı dönmeye
kimse bilmez..kimse bilmez..
Bulut geçti Gözyaşlarım kaldı çimende
Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde
Seher yeli eser yırtar eteğini gülüm
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
YARALI KALBİM..
Ağla yaralı kalbim hepsi yalan
Ağla bir avuç küldür elde kalan
Artık savrulup gitsen de rüzgâra
Ağla mazidir şimdi senin olan
Yaralı yaralı yaralı kalbim..
Dokunduğun el yalan
Sakındığın gül yalan
Sel akar kum olur
Geriye kalan
Ağla yaralı kalbim hepsi yalan
Ağla bir avuç küldür elde kalan
Yaralı yaralı yaralı kalbim..
Cuma, Ekim 26, 2007
Ahh bu Şarkılar..

BU SABAH GÜNEŞ DOĞMUYOR..
Bir mektupla başladı sevdamız
Kaç fasıl sürdü de bitti
Rüzgarına bırakıp yandığımız
Satırlar uçupta gitti
Ne sözlerin tadı kaldı,
Ne şarkılar seni andı
Bin teselli kar etmez,
Aşk yolcusu yalnız kaldı
Bu sabah güneş doğmuyor
Gün geceden kurtulmuyor
Aşkın esir almış bu gönlümü
Dudaklarımdan o şarkı hiç düşmüyor
Kimse bana üzülmüyor
Sabret, o gelir demiyor
Aşkın esir almış bu gönlümü
Dudaklarımdan o şarkı hiç düşmüyor
Funda Arar
Çarşamba, Ekim 10, 2007
Pazartesi, Ekim 08, 2007
Cuma, Eylül 21, 2007
Bir başka İsTAnBuLL Gezisi..
Perşembe, Eylül 13, 2007
Hoşgeldin Ramazan-ı Şerif..

RAMAZAN-I ŞERİF
Bu mübarek ay, ümmet-i Muhammed`e ait bi aydır.
Başı rahmet, ortası mağfiret ve son on günü de cehennemden
azad olma günleridir.Bir işe nasıl başlanırsa, öyle bitirilir.
Bizler de, kendimize ait olan mübarek ramazan-ı şerif ayını
rıza-ı ilahiyyeye uygun bir şekilde değerlendirmeyi bilmeliyiz.
Dünya işlerinde, kılı kırk yararak nice hesaplar yapıyor, nasıl
titizlikle duruyorsak; bizlere saadet-i ebediyyeyi bahşedecek
olan bu mutlu ayları, "nasıl geçirmeli ve günlerini hangi tarz
üzere değerlendirmekte fayda var" diyerek, düşünce melekelerimizi
biraz da mana yönüne çekmeliyiz.Zaman kaybına mahal verilmemeli;
çünkü vaktimiz pek azdır.
Hasan Burkay
İftar Duası
"Allahümme leke sümtü ve bike amentü ve aleyke tevekkeltü ve
ala rızkıke iftardü ve savm-el gadi min şehr-i ramazane nevveytü
fağfirli ma kaddemtü ve ma ahhartü"
"Ya İLAHİ!! Senin rızan için oruç tuttum.Sana iman ettim.Sana tevekkülde bulundum.Senin rızkınla orucumu açtım.Ramazanı-ı şerif ayının yarın ki
orucuna da niyet ettim.Artık benim geçmiş gelecek günahlarımı bağışla"
"AMİN"..
Pazar, Eylül 09, 2007
Biraz dinle{-n-}mek lazım..
Pazartesi, Ağustos 27, 2007
Pazar, Ağustos 26, 2007
Kalbim İstanbul` da..
Perşembe, Ağustos 23, 2007
time `da bir Türk kızı..
Pazartesi, Ağustos 20, 2007
Cumartesi, Ağustos 18, 2007
Cuma, Ağustos 10, 2007
Miraç Kandili..

Nur-i Muhammed (s.a.v)
Miraç
Arapça'da merdiven, yukarı çıkmak, yükselmek anlamlarını dile getirir. İslam'da Hz. Peygamber (s.a.s)'in göğe yükselerek Allah'ın huzuruna kabul edilmesi olayı. Mirac olayı hicretten bir yıl ya da onyedi ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir. Olayın iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz.Peygamber (s.a.s) Mescidül-Haram'dan Beytü'l-Makdis'e (Kudüs) götürülür.Kur'an'ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır. İkinci aşamayı ise Hz. Peygamber (s.a.s)'in Beytü'l Makdis'ten Allah'a yükselişi oluşturur. Miraç olarak anılan bu yükselme olayı Kur'an'da anılmaz, ama çok sayıdaki hadisde ayrıntılı biçimde anlatılır.
Hadislerde verilen bilgiye göre Hz. Peygamber (s.a.s), Kâbe'de Hatim'de
ya da amcasının kızı Ümmühani binti Ebi Talib'in evinde yatarken Cebrail
gelip göğsünü yardı, kalbini Zemzem ile yıkadıktan sonra içine iman ve
hikmet doldurdu. Burak adlı bineğe bindirilerek Beytü'l-Makdis'e getirildi.
Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılandı.
Hz. Peygamber (s.a.s) imam olarak diğer peygamberlere namaz kıldırdı.
Hz. Peygamber (s.a.s), Beytü'l-Makdis'te kurulan bir Miraç'la ve yanında
Cebrail olduğu halde göğe yükselmeye başladı. Göğün birinci katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Cebrail ile birlikte yükseliş Sidretü'l-Münteha'ya kadar sürdü. Cebrail, "Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım" diyerek Sidretü'l Münteha'da kaldı. Hz. Peygamber (s.a.s) buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah'ın huzuruna kabul edildi. Kendisine ümmetinden Allah'a şirk koşmayanların Cennet'e gireceği müjdelendi, Bakara suresinin son ayetleri verildi ve
beş vakit namaz farz kılındı. Yeniden Refref ile Sidretü'l-Münteha'ya, oradan Burak'la Kudüs'e, oradan da Mekke'ye döndürüldü.
Hz. Peygamber (s.a.s) ertesi günü Miraç olayını anlattı. Olayı duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak Hz. Peygamber (s.a.s)'i suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı müslümanları da etkileyerek şüpheye düşürdü. Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak isteyenler Beytü'l-Makdis'e ve Mekke'ye gelmekte olan bir kervana ilişkin sorular sorarak Hz. Peygamber (s.a.s)'i sınadılar. Hz. Peygamber (s.a.s)'in verdiği bilgilerin doğruluğu müslümanları şüpheden kurtardıysa da müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi. Miraç olayı inatlarını ve düşmanluklarını artırarak onlar için bir fitne nedeni oldu. Bu olay karşısındaki tutumu nedeniyle Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber (s.a.s)'ce "Sıddık" lakabıyla onurlandırıldı. Hz. Ebu Bekir olayı kendisine
anlatarak hala inanmaya devam edip etmeyeceğini soran müşriklere "O söylüyorsa şüphesiz doğrudur" cevabını vermişti.
Ahad hadislere dayansa da Miraç olayının gerçekliğinde tüm müslümanlar birleşmişlerdir. Ancak olayın gerçekleşme biçimi İslam bilginleri arasında görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Buna göre İbn Abbas'ın da içinde bulunduğu bazı bilginlere göre Miraç olayı uykuda gerçekleşmiştir.
Bilginlerin büyük çoğunluğuna göre ise uyku durumunda ve rüyada değil, uyanık iken gerçekleşmiştir. Fakat bu görüşü savunanlar da Miraç'ın yalnız ruhlamı, yoksa hem ruh, hem de bedenle mi olduğu konusunda ikiye ayrılmışlardır. Sonraki Kelamcıların büyük çoğunluğuna göre miraç olayı uyanıkken hem ruh, hemde bedenle gerçekleşmiştir. İçlerinde Hz. Aişe'nin de bulunduğu bazı bilginlerle mutasavvıfların büyük çoğunluğuna göre ise uyanık durumda iken ama yalnız ruhla gerçekleşmiştir.
Miraç olayının gerçekleştiği gece müslümanlarca kadir gecesinden sonra en kutsal gece sayılmış ve bu gecenin ibadetle ihyası gelenekleşmiştir.Osmanlılar döneminde, camiler kandillerle donatıldığı için Miraç kandili olarak anılan geceyi izleyen gün, cami ve tekkelerde Miraç olayını anlatan ve Miraciye adı verilen şiirlerin okunması, dinleyenlere süt ikram edilmesi de bir gelenekti.
Alemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah (c.c.)'a hamd olsun. Salatü selam alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve tüm inananların üzerine olsun.
http://www.islamigunes.net/modules.php?name=miraci
Çarşamba, Ağustos 08, 2007
Karaya Vuran Gemiler..

KARAYA VURAN GEMİLER
Üstüme yıkıldı, dağ gibi bir hasret
Yaraları sarmaya, alışıp unutmaya
Koca bir hayat lazım, yıllar yetmez
Senin uzağında, hayat çok hüzünlü
Şimdi kime yar diye sarılıyor ellerin
Gitsen bile gözlerin benden gitmez
Resimlerde hep o güzel yüzün
Yüreğimde hep ağlayan bir hüzün
Karaya vuran gemiler gibi
İçimdeki kalp yaralı, bereli
Hançerli şu gönlüm sevdanla kanarken
Unutmak ne mümkün severken
Hayatla barışmak, bir yerden tutunmak
Herşeyde SEN varken kolay mı ah unutmak..unutmak..
Funda ARAR
Perşembe, Temmuz 19, 2007
Pazartesi, Temmuz 16, 2007
Salı, Haziran 19, 2007
Tahir`le Zühre Meselesi..

TAHİR`LE ZÜHRE MESELESİ
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahir`le Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Mesela bir barikatta dövüşerek
mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
mesela denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil..
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir`i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta SEVDA YÜZÜNDEN ÖLMEK DE AYIP DEĞİL..
Nazım HİKMET
Salı, Haziran 12, 2007
Solgun Bir Gül Dokununca..

SOLGUN BİR GÜL DOKUNUNCA
Çoklarından düşüyor da bunca
Görmüyor gelip geçenler
Eğilip alıyorum
Solgun bir gül oluyor dokununca..
Ya büyük şehirlerin birinde
Geziniyor kalabalık duraklarda
Ya yurdun uzak bir yerinde
Kahve, otel köşesinde
Nereye gitse bu akşam vakti
Ellerini ceplerine sokuyor
Sigaralar, kağıtlar
Arasından kayıyor usulca
Eğilip alıyorum, kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca..
Ya da yalnız bir kızın
Sildiği dudak boyasında
Eşiğinde yine yorgun gecenin
Başını yastıklara koyunca..
Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor
En çok güz ayları ve yağmur yağınca
Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda
Uzanıp alıyorum, kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca..
Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda
Akşamlara gerili ağlara takılıyor
Yaralı hayvanlar gibi soluyor
Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor
Yollar, ya da anılar boyunca..
Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece
Kımıldıyor karanlıkta, ne zaman dokunsam
Solgun bir GÜL oluyor dokununca..
BehÇET Necatigil
Perşembe, Haziran 07, 2007
Sözler..
"Kuvvetine güvenenler, korkutma küçüklüğünde bulunmazlar." (Abdülhamid Han)
"İyilik, insanları birbirine bağlayan altın zincirdir." (J.W.Goethe)
"Doğruyu söylemek değil, anlatmak güçtür." (Cenap Şehabettin)
"Kendi kendinin mutluluğuna engel olmak yolunda insan fevkalade beceriklidir." (Andre Gide)
"İnsan, tebessümle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır." (Byron)
"Haksızlığın önünde eğilmeyiniz, zira hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz." (Hz. Ali)
"İnsanların yaptığı sahte paralar kadar, paraların yaptığı sahte insanlar da vardır." (Sydneyd Harris)
"Ancak içinden aydınlanan, dışına ışık verir." (İsmet Özel)
"Üç şey zordur; zamanı değerlendirmek, sır saklamak, insanları affetmek." (Chilon)
"Boş zaman yoktur, boşa geçen zaman vardır." (Atasözü)
"Çocuklarınızı, kendi bulunduğunuz zaman değil, onların yaşayacakları zamana göre bilgilendiriniz." (Hz. Ali)
"İnsanların değeri, düşüp kalktığı ve beraber yaşadığı insanlardan anlaşılır." (Hz. Ali)
"İnsanlar, başaklara benzer; boşken başları havadadır, doldukça eğilirler." (Monteigne)
"Her bildiğini söyleme, ama her söylediğini mutlaka bil." (A. Cladius)
"Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmazsa, insan da acı çekmeden olgunlaşmaz." (Konfüçyüs)
"Denizi testiye doldursan, alabildiği kadar su alır." (Mevlana)
"Sevgi satın alınan, çalışılarak elde edilen birşey değildir.O, hep aynı yerde durur." (Mevlana)
"Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun." (Sentos)
"İnsanların en büyük dostu zorluklardır, çünkü insanı karşılaştığı zorluklar kuvvetlendirir." (Gasson)
"Acı, bir saati on saat yapar." (William Shakespeare)
"En büyük zafer insanın kendine hakim olmasıdır." (Eflatun)
"Başkalarından üstün olmamız önemli değildir.Önemli olan; dünkü halimizden üstün olmamızdır." (Goethe)
"Bencillik, dostun zehiridir." (Balzac)
"Acı, akıllı insanların hocasıdır." (Byron)
"Aşk kılavuz istemez.Tek başına yol alır." (M. İkbal)
"Allah, sevdiği insanı, kendisine ihtiyaç duyulan yere gönderir." (Goethe)
Salı, Mayıs 15, 2007
Tut Ellerimi..

SENDE BAŞINI ALIP GİTME NE OLUR..
Ben suyumu kazandım da içtim
Ekmeğimi böldüm de yedim
Alkışı duydum, ihaneti gördüm
Sesimde oldu ,sessizliğimde
Seviştiğim de oldu benim..
Sende başını alıp gitme NE OLUR
Ne olur TUT ELLERİMİ..
Hayatta hiçbir şeyim
Az olmadı SENin kadar..
Ve hiçbir şeyi ÖZLEMEDİM
Seni özlediğim kadar..
Sende başını alıp gitme ne olur
Ne olur tut ellerimi..
Ne olur......NE OLUR..
Cem KARACA
Perşembe, Mayıs 10, 2007
Pazar, Nisan 15, 2007
Salı, Mart 13, 2007
İstanbul`da..
Cumartesi, Şubat 24, 2007
yazık oldu..

YAZIK OLDU
yazık oldu bize yazık oldu
sebep yokken biz ayrı düştük
nasıl kandık boş masallara
neler oldu bize neler oldu
eleleyken biz koparıldık
nasıl kapıldık sarhoş rüzgarlara
ne olursa olsun
sen benim tek hayalim
içimde kor ateşsin
kim olursa olsun
yalnız seni bekledim
UNUTMADIM sevdiğim
hayat yoluna koysun
yıktığı her hayali
kırılan her yüreği
düşler bizim olsun
yangınların izini aşklar siler sevdiğim
yazık oldu bize yazık oldu
çok severken biz hırpalandık
nasıl kandık boş masallara
olan oldu bize olan oldu
farketmeden biz yaralandık
nasıl kandık sarhoş rüzgarlara..
Candan Erçetin..
Salı, Ocak 23, 2007
Çarşamba, Ocak 17, 2007
hasretinden Prangalar eskittim..

HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM..
Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard-arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarıda gürül-gürül akan bir dünya..
Bir ben uyumadım,
Kaş leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana..
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara.
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni..
Yokluğun, cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini..
AHMET ARİF